Gerçek anlamda dindarlık; samîmiyet, doğallık ve içtenliktir. Günümüzde ise samîmiyetten uzak, çoğunluğun karakterinin âdetâ bir parçası olmuş, yapay tavırlarla kendini gösteren, s…
Gerçek anlamda dindarlık; samîmiyet, doğallık ve içtenliktir. Günümüzde ise samîmiyetten uzak, çoğunluğun karakterinin âdetâ bir parçası olmuş, yapay tavırlarla kendini gösteren, sessizce yaşanan bâtıl bir ‘din’ yaşanıyor.
Her şeyin en mükemmeline sahip oldukları görüntüsü vermek isteyen bu ‘din’in bireyleri, hiçbir şeyi beğenmiyorlar. Beğenseler dahi belli etmiyor, mutlaka olumsuz eleştiriyorlar. Kimse bir başkasını kendisinden daha akıllı, daha güzel, daha yetenekli, kısacası daha üstün görmüyor.
Onlara göre, ‘hayatın bazı kesin gerçekleri’ vardır. Kendileri bu 'gerçek'leri kavramışlardır; genellikle yanlarında sizin yaşınız kadar insan çalıştırmışlardır ya da siz daha gelirken onlar dönmektedirler(!) Kimi görüşleri ise toplumun büyük kesimlerince benimsenmiş, adeta atasözü hâline dönüşmüştür. Meselâ ‘büyük balık küçük balığı yutar’, “iyilik yapmak saflıktır”, “doğru söyleyen kaybeder”, “babana bile güvenmeyeceksin”, “para her kapıyı açar”, “köprüyü geçene kadar...” Tüm bu ‘hayatın gerçekleri’ gibi gördükleri prensiplerle yaşamlarına yön veren kişiler, kendilerince 'hayat okulu mezunları'dır.
Tohum
Sendeki İslâm ve îman ödünç olmasın. Senin Allah’tan korkun, orucun, namazın ve seher vakitlerindeki uykusuzluğun ancak …
Tohum
Hepimiz alışveriş ediyoruz ve birbirimizi alışverişe dâvet ediyoruz. Yeniçağın yeni adıyla hepimiz TÜKETİCİYİZ. Her ne k…
Tohum
**Kalbin Fânîlerle Dolu İken Hakk’ı Göremezsin** Ey câhil! Kalbin fânî varlıklarla dolu iken Hakk’ı nasıl görecek? Sen e…