Resûlullah Efendimiz’in (sav) üçüncü kızı olan Hz. Ümmü Gülsüm (r.anhâ), karanlık bir dönemde, henüz peygamberlik gelmeden Mekke’de dünyaya geldi. O günlerin toplumsal yapısı, kız …

Resûlullah Efendimiz’in (sav) üçüncü kızı olan Hz. Ümmü Gülsüm (r.anhâ), karanlık bir dönemde, henüz peygamberlik gelmeden Mekke’de dünyaya geldi. O günlerin toplumsal yapısı, kız çocuklarına değer vermeyen, onları hor gören ve çoğu zaman varlığını utanç vesilesi sayan bir câhiliyet anlayışıyla yoğrulmuştu. Kureyş’in ileri gelenleri bile, “Muhammed’in oğulları yaşamıyor, sadece kızları yaşıyor.” diyerek küçümseyici ve alaycı sözler sarf ediyorlardı.
Hâlbuki farkında değillerdi ki, o kız çocukları Allah’ın nuruyla aydınlanacak yeni bir çağın müjdecileri olacaktı. Onlar iffetin, sabrın ve edebin sembolü olarak İslâm toplumunun temellerini atacaklardı. Aslında bu hâdise, Rabbimizin câhiliyet zihniyetine verdiği ilahî bir cevaptı: O toplumun hor gördüğü kız çocukları, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber’in (sav) hanesinde yetişecek, insanlığa ışık saçacaktı.
İşte böyle bir anlayışın hâkim olduğu günlerde doğan Ümmü Gülsüm (r.anhâ), nur yüzlü, güzel bir çocuktu. Yüzündeki dolgunluk ve letafetten dolayı kendisine “Ümmü Gülsüm” adı verildi. Çocukluk yıllarında ablası Rukıyye ile adeta ikiz gibi büyüdü; sevinçleri de acıları da çoğu zaman ortak oldu.
Tohum
Sendeki İslâm ve îman ödünç olmasın. Senin Allah’tan korkun, orucun, namazın ve seher vakitlerindeki uykusuzluğun ancak …
Tohum
Hepimiz alışveriş ediyoruz ve birbirimizi alışverişe dâvet ediyoruz. Yeniçağın yeni adıyla hepimiz TÜKETİCİYİZ. Her ne k…
Tohum
**Kalbin Fânîlerle Dolu İken Hakk’ı Göremezsin** Ey câhil! Kalbin fânî varlıklarla dolu iken Hakk’ı nasıl görecek? Sen e…