Tarihte bazı şahsiyetler vardır ki, kaynaklarda hayatı hakkında fazla bilgiye rastlanmaz. Nerede doğdu, nerede yaşadı ve neler yaptı sorularının cevabı sınırlı kalır. Fakat onların…

Tarihte bazı şahsiyetler vardır ki, kaynaklarda hayatı hakkında fazla bilgiye rastlanmaz. Nerede doğdu, nerede yaşadı ve neler yaptı sorularının cevabı sınırlı kalır. Fakat onların öyle bir hasleti vardır ki, sadece o vasıfla tanınmak bile yeterlidir. O özellik hayatları hakkında çok bilgiye sahip olduğumuz kimselerde olmayabilir de. Söz gelimi savaş meydanlarındaki kahramanlıkları ile bilinen bazıları hakkında kitaplarda pek bilgiye rastlanmaz. Ama onların yiğitlik ve cesaretleri dillere destandır.
Zeyneb binti Huzeyme de bu şekilde değerlendirilebilecek bir hanımefendidir. Kaynaklarda hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Fakat o, İslamiyet’ten önce “fakir anası” diye meşhur olmuştur. Tabiri caizse doğuştan cömert bir hanımdır. Böyle bir vasıf ne güzel bir özellik değil mi? Nefsinin cimriliğini daha küçükken yenmek ne büyük bir şey. Zira İslam geldiğinde Allah, Teğâbun Sûresi 16. ayet “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte kurtuluşa erecek olanlar onlardır.” buyuracaktır. Hz. Zeyneb annemiz iman eder etmez bir anlamda ayetin gerektirdiği gibi daha en başta kendini kurtaranlar arasına girmiş olacaktır. Meseleye bir de cahiliye ortamı açısından bakarsak bu lakabın ne kadar kıymetli olduğu daha iyi anlaşılır. Her türlü zulmün olduğu, insanların çalmaktan, ezmekten çekinmediği, güçlünün hep haklı olduğu, zayıfların ezilmeye mahkûm bırakıldığı bir ortamda cömert olmak büyük bir vasıftır. Fakirlere yardım etmek, öksüz ve yetimlerin elinden tutmak, mazlumun göz yaşını silmek ve kimsesizin kimsesi olmak öyle bir ortamda çok zordur. Zeyneb bint. Huzeyme bunu başarmış ve cömertliğin ileri seviyesi denebilecek “fakir anası” diye tanınmıştır.
Eli açık, yardımsever, gönlü bol bir hanımdı Hz. Zeyneb annemiz. Gerek cahiliye döneminde gerekse İslam’a girdikten sonraki cömertliği, fakirleri gözetmesi, muhtaçlara karşı şefkatli ve merhametli oluşu, açları doyurması gibi üstün vasıflarından dolayı kendisine öteden beri “muhtaçların annesi, onları gözeten” manasında “ümmü’l masâkîn” lakabı verilmiştir.
Tohum
Sendeki İslâm ve îman ödünç olmasın. Senin Allah’tan korkun, orucun, namazın ve seher vakitlerindeki uykusuzluğun ancak …
Tohum
Hepimiz alışveriş ediyoruz ve birbirimizi alışverişe dâvet ediyoruz. Yeniçağın yeni adıyla hepimiz TÜKETİCİYİZ. Her ne k…
Tohum
**Kalbin Fânîlerle Dolu İken Hakk’ı Göremezsin** Ey câhil! Kalbin fânî varlıklarla dolu iken Hakk’ı nasıl görecek? Sen e…